O halde: Aramızda kuvvetli bir iş bölümü yapacağız; her işi, onun ehli olan yetkili ve becerikli kimselere havale edeceğiz; kendi sahamızda var gücümüzle çalışıp en üstün bilgiyi, en derin görgü ve tecrübeyi kazanmaya çalışacağız; bu şahsî çalışmaları en güzel tarzda akort ve koordine ederek en üstün başarıyı ortaya koyacağız.
İnsanoğlunun bugünkü medenî başarısı, çağların birikimi olup; tek bir şahsa ait ve münferit kişilere bağlı değil, kolektif bir üründür. Bu seviyeye gelişte en büyük patlama, son iki yüzyılda olmuştur. Bunun da temelinde karmaşık birçok faktör bulunmaktadır ve yine tek bir sebebe ircâ mümkün değildir. Sosyal oluşumlardaki sebepler bolluğunu, gelişimlerin, birçok etkilerin müşterek bileşkesi olduğunu görmeli, detaylara inmeye kendimizi alıştırmalıyız.
İlimler de tek bir şahsın, ne kadar yetenekli olursa olsun ihata edemeyeceği kadar çoğalmış, genişlemiş ve gelişmiştir. Bu müşahede bizi iş bölümüne, kolektif çalışmaya, düzen ve organizasyona, ihtisaslaşmaya sevk etmektedir.
Artık bugünkü içtimai, iktisadi, siyasi, ticari, beynelmilel problemleri çözmek için münferit çalışmaların başarılı olamayacağını görmeli; ilmin, aklın, mantığın, sevginin, saygının, inancın, şevkin ışığında el ele çalışmalıyız.Bu hadîs-i şerîfte Peygamber (sav) Efendimiz “sadaka” kavramını geniş anlamamız gerektiğini gösteriyor. Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz:
Kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerîm ve Peygamber Efendimiz (sav) bize, her işi ehline tevdi etmemizi emir buyurmuştur. Bu fevkalade önemli bir başarı anahtarı ve çağlar boyu eskimeyecek bir çalışma prensibidir. Bu prensibi uygulayan toplumlar yücelmiş ve yükselmiş; aksine hareket edenler ise hüsrana uğramışlardır.
Osmanlı ülkesini Kânûnî devrinde ziyaret eden Baron de Busbecq hayranlıkla, “Burada başarılı olan ve iş bilen yükselir, çobanlıktan vezirliğe gelebilir. Halbuki bizim Avrupa ülkeleri öyle mi? Asilzâdelerin aptal ve bön çocukları, babalarının hatırına iş başlarına getirildiği için bizim ülkelerimiz geri ve perişandır.”1 diyor.
Hz. Peygamber (sav) bir hadîs-i şerîfinde, “Emanet zâyi edildiği zaman kıyametin kopmasını bekleyiniz.” buyurdu. Emanetin zâyi edilmesi nasıl olur, diye sorulunca da, “İş ve vazife, ehli olmayan kimseye verilmeye başlandığı zaman kıyametin kopmasını bekleyiniz.”2 diye cevap verdi.
O halde: Aramızda kuvvetli bir iş bölümü yapacağız; her işi, onun ehli olan yetkili ve becerikli kimselere havale edeceğiz; kendi sahamızda var gücümüzle çalışıp en üstün bilgiyi, en derin görgü ve tecrübeyi kazanmaya çalışacağız; bu şahsî çalışmaları en güzel tarzda akort ve koordine ederek en üstün başarıyı ortaya koyacağız.
Çünkü mü’minlere dünya ve ahirette her şeyin en güzel ve en üstünü yaraşır.
* Başmakaleler 3: İlim ve Sanat ve Panzehir Dergileri Başmakaleleri, İstanbul: Server İletişim, 2008, s. 31, 32.
1) Ogier Ghiselin de Busbecq, Kanuni Devrinde Bir Sefirin Hâtıratı: Türk Mektupları, Ankara: Serdengeçti Yay., 1953, s. 121.
2) Buhârî, “Rikâk”, 35; Ahmed b. Hanbel, II, 361, hadis no: 8714; İbni Hibbân, I, 307, hadis no: 104; Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, X, 118.