Gayemizi, “Geniş ve sağlam kültürlü, görgülü, terbiyeli, toplumumuza yararlı, güzel konuşan kimseler olmak.” diye özetleyebiliriz. Bunu sağlamak ise birtakım ön şartlar ister. Ancak bu ön şartları gerçekleştirir, belirli bilgiler ve prensiplere göre hareket edersek olumlu sonuç alabiliriz.
I. Verimli Çalışma
Gayemizi, “Geniş ve sağlam kültürlü, görgülü, terbiyeli, toplumumuza yararlı, güzel konuşan kimseler olmak.” diye özetleyebiliriz. Bunu sağlamak ise birtakım ön şartlar ister. Ancak bu ön şartları gerçekleştirir, belirli bilgiler ve prensiplere göre hareket edersek olumlu sonuç alabiliriz. Mesela her şeyden önce verimli ve muntazam çalışmaya alışmalıyız. Hafızamızı iyi kullanmalı, muhakeme kabiliyetimizi geliştirmeli, dikkatli olmalı, çok okumalı, iyi dinlemeli, güzel not tutmalı, konuşma ve yazma faaliyetlerimizi düzenlemeliyiz. Onun için biz, önce bu temel faaliyetler üzerinde durmak ve saydığımız konularda, usule ait gerekli ve zorunlu bilgiler sunmak istiyoruz.
Herkes, cemiyet içindeki yeri ve ödevi ne ise onu en iyi bir şekilde yapmaya çalışmalıdır. Milletçe kalkınmanın tek çıkar yolu budur. Bu arada öğrencilere düşen de başarılı olmaya çalışmak ve dersleri en iyi şekilde takip ederek kendisini yetkili ve kaliteli bir eleman olarak yetiştirmektir. Bu, özel bir mesele olduğu kadar bir vatan borcudur. Fakat birçok öğrenci çalışma düzenine alışmış ve rûhen onu benimsemiş değildir. Ayrıca öğrencilerin çalışma yolları üzerinde birçok engel de sıralanmıştır.
Başarı ve çalışma yolundaki ilk ve en önemli düşman tembelliktir. Bunun kaynağı, başkası değil bizzat kendimiz, kendi nefsimizdir. Tembellik insanın karşısına çıkıp da mertçe savaşan bir düşman değildir, bilakis eski peri masallarındaki varlıklar gibi şekilden şekle girerek, bin bir hile kullanarak, sinsice çalışır. Tehlikesinin büyüklüğü de buradan doğmaktadır.
Tembellik, bedenî bir arızadan doğuyorsa bunun ilacını hekimler bilir, rûhî bir gevşeklik, üşengeçlik, hoppalık ve havailik şeklinde ise bunun üzerinde önemle durmak gerekir.
Başarı ve çalışmayı engelleyen daha başka faktörler de vardır. Bunları kısaca, eğlencelerin bolluğu, bozuk milli eğitim sistemi, kötü hoca, çalışanın mükâfatlandırılmaması, kestirme fakat gayrimeşru kazanç ve yükselme yollarının tıkanması vesaire olarak sıralayabiliriz.
A. Ahlâkî İrade
Çalışma ve başarının karşısına dikilen bütün engeller genellikle iradeli olmakla aşılabilir. İnsan, zekâ ve bilgisi ile değil, iradesi ile yükselir. Yüksek insanlar hep sağlam irade sahibi kimselerdir. Her gün biraz daha gayret sarf ederek gayemize doğru yılmadan ilerlemeliyiz. Devamlı ve muntazam çalışmalarla, zamanla büyük başarılar elde edilebilir. Okulların, bilgi vermek kadar bu büyük zihnî gücün de terbiyesine yönelmeleri gerekir. Yalnız iradenin kör bir kuvvet olarak kullanılması düşünülemez. İrade şahsi ve milli ülkülere, ahlâk ve fazilete göre yönlendirilmelidir ki biz buna ahlâkî irade diyoruz.
B. Çalışmanın Şartları
Çalışmanın, bedenî, hissî, haricî ve aklî olmak üzere dört şartı vardır.
1. Bedeni şart, sağlık ve sağlamlıktır. Herhangi bir uzvumuzda bir ağrı, rahatsızlık veya anormallik varsa çalışma aksar. Çalışmak için istirahatin önemi büyüktür. Bu bakımdan her gün normal ölçüde uyumalı; aşırı yorgunken çalışmayı zoraki başlatmamalıdır. Sıhhatin korunmasında ve rahatsızlıkların tedavisinde ihmalkâr davranılmamalıdır.
2. Çalışmanın hissî şartı, onu sevmek ve içten arzu ederek yapmaktır. İşin sonundaki huzur ve başarı çalışmanın bir nevî mükâfatıdır. Yapmaya mecbur olduğumuz bir işi angarya olarak değil, tıpkı bir spor gibi düşünmek suretiyle severek yapmalıyız.
3.Çalışmada haricî şart ise bulunduğumuz yerin ve diğer maddî durumların elverişli olmasıdır. Işık düzeni bozuk, gürültülü, kalabalık yerler çalışma için uygun değildir.
Bununla beraber bu dış şartlara fazla önem vermek de doğru olmaz; çünkü ideal haricî şartlar her zaman herkes tarafından sağlanamayabilir.
4.Çalışmanın aklî şartı ise onun metodunu bilmektir. Yani çalışmayı bir sisteme bağlamak lazımdır. Metotsuz, sistemsiz çalışma, büyük güç ve zaman israfına yol açar, verimsiz olur; sonuç olarak da insanı bezdirir. Descartes, insanlar arasındaki gerilik ve ilerilik farkının, sanıldığı gibi akıl ve iz’anca farklılıklardan değil, metotlu ve rasyonel çalışıp çalışmamalarından ileri geldiğini söyler. Birçok ülkede yüzlerce mütehassıs daha verimli çalışma konusuna eğilmekte ve çeşitli eserler yayımlamaktadır. Çalışma ve iş başarma konusunda en mühim prensip, sadece o işin bitirilmiş olması değil aynı zamanda mümkün olduğu kadar az enerji sarfıyla mümkün olan en çok verimi elde etmektir.
C. Çalışmanın Metodu
Yüksek okul, orta tahsilden faklıdır. Burada nasıl ve ne vakit çalışmanız lazım geldiğini söyleyecek kimse yoktur. Öğrencinin yolunu kendisinin çizmesi, işini bizzat kendisinin düzenlemesi gerekir.
Yüksek okuldaki çalışmaları, herhangi bir iş veya memuriyetin muayyen saatlerdeki mesaisi gibi mecburi telakki etmelidir. Önce bir haftalık çalışmaların planlanması uygun olur. Bunun için her gün sabah beşten gece yirmi dörde kadarki saatlerde ne yaptığınızı bir bir, hafta boyunca, bir yanı saatler bir yanı günler yazılı bir cetvele işleyin. Bir hafta sonra uyku, yemek, sınıf ve laboratuvar, meslekî, mecburî çalışmalar, dinlenme gibi kısımları tarayın, boş kalan yerlere çalışmak istediğiniz konuları yerleştirin.
Böylece planlanmış muayyen saatlerde çalışmak, bir çalışma şevki uyandırır ve iradeyi kuvvetlendirir. Kısa da olsa kesintisiz ve muntazam çalışma verimli neticeler çıkarır. Nitekim İbni Sînâ, Kitâb-ı Şifâ adlı meşhur eserini her gün sadece iki saat çalışarak yazmıştır.
D. Çalışma ve Başarının Altın Kuralları
1. Çalışmak için müsait gün ve saat (ve ilham) bekleme; bil ki her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır. Çalışmak için müsait yer ve köşe arama; bil ki her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
2. Bir günde yapman lazım gelen bir işi, dersi, bir vazifeyi ertesi güne bırakma zira her günün derdi gibi işi de kendine yeter.
3. Bir zamanda yalnız bir tek iş yap, yalnız bir ders bir kitap hatta bir fasıl üzerinde çalış; ta ki dikkatin ve kuvvetin dağılıp zayıflamasın.
4. Başladığın bir işi, bir dersi, bir kitabı, bir vazifeyi yapıp bitirmeden bir diğerine başlama. Yarıda kalan iş başlanmamış demektir.
5. Bir günün işini bitirdikten sonra ertesi günde ne iş yapacağını kararlaştır.
6. Çalışmaya oturduğun zaman, bütün rûhî ve bedenî kuvvetinle kendini o işe ver; ateş hattında düşmanı gözetleyen bir asker gibi uyanık ol.
8. İşinde rastladığın bir güçlüğü evvelâ parçala; sonra her parçayı birer birer ve sırayla yenmeye çalış.
9. Devamlı ve ittiratlı çalış, çalışmayı uzun fasılalarla kesip terk etme; ta ki çalışma itiyadın körlenmesin.
10. Bir iş üzerinde yorulursan, dinlenmek için işini değiştir veya çalışma hızını yavaşlat fakat dinlenme bahanesiyle asla boş oturma. Tatil aylarında bile yavaş ve az da olsa çalış.
11. Verimli çalışmayı, sakın iş üzerinde geçirdiğin zamanla ölçüp de, “Eh bugün şu kadar saat çalıştım, yetişir.” deme, çalışmanın sonucuna ve öğrendiğine bak.
12. Çok düşün ve bil ki çalışmak, muhakkak hareket etmek veya okuyup yazmaktan ibaret değildir.
13. Bir işe başladığın, bir dersi öğrenmeye koyulduğun zaman telaş edip sabırsızlanma, yol al fakat acele etme; sindirerek çalış ve öğren.
14. Gece yatağına uzandığın zaman, o gün ne yaptığını ve ne sonuçlar aldığını düşünmeden; yarın ne yapacağını kendine sormadan uyuma.
15. Bir işe, öfkeli ve sinirli iken karar verme; bekle, öfken geçsin.
16. Bir işi yapıp yapmamakta kararsızlığa düştüğün vakit, iki şıktan birinin fayda ve zararlarını iyice hesapla; faydası çok, zararı az olan şıkkı tercih et.
17. Sebat eyle. Damlaya damlaya göl olur ve aynı noktaya düşen damlacıklar zamanla taşı bile deler.
18. Yaşlıların tecrübesinden faydalan. Tecrübe edilmişi boş yere yeniden tecrübeye kalkışma ki pişman olmayasın.
19. İşin başında iyice düşün, son pişmanlık fayda vermez.
20. Hayatın ve tutacağın yol hakkında tereddüde ve kararsızlığa düşüp de bir ışık aradığın zaman, fikrini ve reyini soracağın kimseyi iyi seç.
21. Başarına mağrur olma; bil ki gurur, gelecekteki başarılarının en büyük düşmanıdır.
II. Hafızanın Kuvvetlendirilmesi
Hafıza düşünüş için gerekli malzemeyi temin eder ve saklar. Bu melekeyi hayatımızın her safhasında çok çok kullanmak zorundayız.
Psikoloji deneyleri hafıza gücünün değişmez bir kabiliyet olmadığını göstermiştir. Kullanılan adalenin gelişmesi gibi, hafıza da zamanla ve onu ezberleme yoluyla çalıştırarak kuvvet kazanabilir. Bu sebeple beğendiğiniz söz, fıkra, şiir vesaireyi daima yanınızda taşıdığınız bir “hafıza defteri”ne kaydederek ezberlemeye çalışınız.
Bilgileri zihne yerleştirmenin ve hafızaya almanın da yolu ve prensipleri vardır. Bu yolda şunlar tavsiye edilebilir:
1. Hatırlamak istediğiniz herhangi bir konuyu iyice anladığınızdan emin olunuz. Bir işin mahiyetini kavramak, dayandığı prensibe nüfuz etmek hatırlamayı kolaylaştırır.
2. Konuyu hatırlamak amacıyla öğreniniz. Deneyler, hatırlama amacı güdülmediği zamanlar hafızanın zayıf kaldığını göstermiştir. “Dalgın profesör, şemsiyesini sınıftan çıkarken değil; daha sınıfa girdiğinde, aklı başka yerde iken masanın kenarına dayadığında unutmuştur.”
3. Ezberlenecek hususları gruplar halinde tertip etmeye çalışınız.
4. Geniş sayfa, paragraf halindeki konuları hatırlamak için onlar içinden konuyu temsil edebilen anahtar kelime ve ibareler bulunuz.
5. Öğrenirken mümkün olduğu kadar çok ve çeşitli duyu organınızı kullanınız. Mesela hem görmek hem yüksek sesle okumak, hem düşünmek hem de yazmak yoluyla öğrenilen bir konu, bunlardan biri ile öğrenilenlerden daha iyi hatırlanır.
7. Büyük ezber parçalarını küçük mantıkî bölümlere ayırarak ezberleyin.
8. Kısa çalışma süreleri kullanınız. Yarım yamalak bir saat harcamak yerine, tam bir dikkatle yarım saat çalışmak ve arada bir müddet zihni dinlendirmek daha faydalı olur.
9. Bilhassa teknik terimleri, tarihleri ve yabancı dili öğrenirken ezberleme fişi kullanınız. Fişin bir yüzüne kelimeyi, tarihi, formülü yazmak suretiyle daha kolay ezberlemeyi sağlayabilirsiniz.
III. Muhakeme Kabiliyetini Geliştirmek
Genellikle başarının, özellikle de güzel konuşup güzel yazmanın başlıca temellerinden birisi de düşünme ve muhakemedir. Birçok kimse bu melekesini gelişigüzel kullanır. Düşünce son derece muhterem olduğu halde, bazen bir kimse için: “Onun düşünceleri on para etmez.” deriz. Bundan, değeri olmayan, mantıkî bir sıra takip etmeyen, doğruluktan mahrum düşünceler kastedilir. Bazen de düşünmek sözü ile sadece bir şeyi tahayyül etmeyi kastederiz. Bizim, başarının şartı olarak gördüğümüz düşünce, teemmüllü düşüncedir. Bu, fikirlerin basit bir şekilde sıralanması değil, rabıtalı bir şekilde birbirini takip etmesidir. Bu kabiliyet bütün tahsil boyunca işlenerek, mantık ve matematik ilimleri ile düzenlenerek geliştirilir. Buna rağmen birçok tahsilli kimsede muhakeme düzensizliklerine sık sık rastlanır. O halde bu konu üzerine eğilerek, muhakeme düzensizliklerinden kendimizi korumayı ve kurtarmayı başarmalıyız.
Muhakemede en fazla rastlanan düzensizliklerden biri acele genelleme yapmaktır. Bir diğeri de hatalı ikilemdir (dilemma, kıyas-ı mukassem). Bu, bir konuda birçok ihtimal bulunduğu halde, onları görmezliğe gelerek, işi iki şıkka indirmek ve kişiyi bunlardan birini kabule zorlamaktır. Bir üçüncü hata da aynı durum ve şartlarda olmayan iki ayrı şeyi birbirine kıyaslamak ve bu yanlış temelden yanlış sonuç çıkarmaya çalışmaktır. Birçok kimse hüküm ve sonuçlarda aşırı iddialı davranır; bazıları kendi tezini ispat için olayları ve delilleri çarpıtarak verir. Bazıları mantığa aykırı bir sonucu hislere hitap ederek sağlamaya çalışır; sevdiğini aşırı över, sevmediğini aşırı kötüler, karşı olduğu şahıs veya fikre fena bir isim takar, soruyu ters yönden ele alır veya anlamazlıktan gelir vs.
Tahsilde ve meslek hayatında karşılaşılacak müşkülleri çözmek için düşüncelerde orijinal ve üretici olmayı öğrenmek şarttır. Meseleleri, kendimizinkiler de dahil olmak üzere, objektif olarak ele almalı, mantıkî bir muhakeme yolu takip edebilmeliyiz.
Bir problemin çözümünde, şu mantıkî merhaleleri takip etmek düşünülebilir:1. Problemin, meselenin iyi ve doğru anlaşılması,
2. Bu konu üzerinde mümkün mertebe çok araştırma ve soruşturma yapılması, gereken bilgilerin toplanması,
3. Ortaya çıkan muhtelif çözüm ihtimallerinin tespiti,
4. Mümkün çözümlerin bir bir denenmesinin tasarlanması,
5. Bunlar içinden en iyi, en az riskli çözümün seçilmesi,
6. Nihai çözümün tatbik edilmesi.
IV. Dikkati Teksif
Dikkati teksif, dikkati toplama, yöneltme ve idare kabiliyetidir. Bu kabiliyet de geliştirilmeye müsaittir. Dikkati toplayamayışımızın sebebi, ya buna hiç alışık olmayıştan ya da başka bir problemin zihni meşgul etmekte olmasından doğar. Birinci sebep uzun vadeli bir düzenli çalışma sonunda izale olur. İkincisine gelince, bunun için önce dalgınlığın sebebini bulup onu ortadan kaldırmak lazımdır. Mesela bir yere telefon edecek veya bir şey alacak olabilirsiniz. Eğer mümkün ise bunları hemen yapmak en iyi yoldur. Fakat çalışacak iseniz, o işi, düşünce veya problemi ilerde hatırlamak üzere bir bloknota kaydedin. Bu suretle sizi rahatsız eden düşünceyi zihninizden atmış olursunuz. Psikolojik bir sıkıntınız varsa bunu da mantıkî muhakeme ve kendi kendinize telkin yoluyla önleyebilirsiniz.
Dikkati teksifin diğer bir yolu da bazı çalışma alışkanlıklarını geliştirmektir. Mesela;
1. Belirli yerlerde çalışma alışkanlığını geliştirin; çalıştığınız yeri eğlence ve istirahat gibi işler için de kullanmayın.
2. Gürültü ve eğlencenin minimum olduğu yerde çalışın çünkü bunlar çalışmayı yüzde yüz engelleyemezse de dikkatinizi toplamak için size daha fazla enerji sarfını gerektirir.
3. Masanızın üzerinde, ancak çalışmanız için lüzumlu şeyler bulundurun.
4. Fazla rahat sandalye ve sıcak oda gibi yerlerden kaçının çünkü bunlar rehavet getirir.
5. Belirli ve ölçülü bir hedef tespit edin ve onu bitirmeyi planlayın.
6. İşlerinizin yapılışını sıraya koyarak zihninize takılmasını önleyin.
7. Çalışmaya hemen başlayın, ilham doğmasını beklemeyin.
8. Kendi kendiniz ile müsabaka yapın.
9. Her seferinde ancak bir iş yapın. Mesela, bir yandan bir bölümü okurken, öte yandan bir önceki bölümü hatırlamayı düşünmeyin.
V. Dinleme Sanatı
Günlük iş münasebetlerimiz, sosyal hayatımız ve tahsilimiz bizi, dinleme kabiliyetini devamlı kullanmak ve geliştirmeye iter. İyi bir dinleyici olabilmek için dinlemenin tekniğini bilmek gerekir. Bu da başarı için çok önemlidir.
Dinleme, konuşma ve yazma faaliyetinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Konuştuğumuz veya yazdığımızda fikirlerimizi ve duygularımızı başkalarına naklediyoruz; dinlemede ise faaliyetin istikameti ters yöndedir; yani verici değil alıcı olmaktır. İyi konuşan kimseler, hep iyi ve dikkatli dinlemekte de şöhret yapmışlardır. Karşımızdakini dinlemek ve ona söz hakkı vermek nezaketin de vazgeçilmez şartıdır.
Duymak, dinlemek midir? Şüphesiz ki hayır. Duymak, ses dalgalarının kulağa çarpması; dinlemek ise işitileni kavramak ve zihinde saklamak demektir. Bazen işittiğimizi hatırlayamayız; çünkü dinlememişizdir.
Dinlemede randımanı artırmak için daha önceden hem zihnen, hem de bedenen hazırlanmak gerekir. Önce elimizdeki meşguliyetleri bir tarafa koymalı, mümkün olduğu kadar konuşmacıya yakın gelmeli, rahat bir şekilde oturmalı, hatta kâğıt kalem hazırlayarak, not alabilecek bir vaziyette beklemelidir.
Hatibin konuşmasına başından yetişmek gerekir. Bir açış cümlesini kaçırmakla bazen konuşmanın mantık silsilesini sezemez duruma düşebiliriz.
Dinlemeye zihnen hazırlanmak ise hatibin söyleyeceklerini önceden tahmin etmek ve konuyla ilgili şahsi mâlumatımızı hatırlamaya çalışmakla olur. Sanki bizzat siz konuşmak zorunda kalacakmışsınız gibi söylenecekleri düşünmek ve planlamak da büyük fayda sağlar. İyi ve ciddi bir dinleyici, dinleyeceği konunun materyalini inceler ve konuya mümkünse önceden hazırlanır.
Konuşma esnasında ise şöyle davranmalıdır:
1. Bir hatip, bir nokta üzerinde önemle durmak isterse, misal verme yoluna gider. O esnada siz de kendi tecrübelerinizi düşünerek, konuyu açıklığa kavuşturacak örnekler bulmaya çalışın.
2. Hatibin fikrini kabul etmiyorsanız, zihninizi bu istikamette çalıştırıp da konuşmayı kaçırmayınız. Dinlerken ana gaye söyleneni iyi anlamaktır; tenkit ancak iyi anladıktan sonra olabilir.
3. Hislerinize kapılmayınız. Dinlemenin düşmanlarından biri de hatibe karşı duyulan antipati vesairedir. Hatibin elbisesi, yüzü, jestleri vesaireyi beğenmezseniz bunu yenmeye şuurlu bir gayret sarf ediniz; kendinizi konuya vererek, hatibin davranış ve görünüşüne aldırmayınız.
4. Hatibin fikirlerini kendi kelimelerinizle tekrar ediniz.
5. Konuşmanın şemasını göz önünde tutunuz.
6. Konuşmacının fikirlerini, anlatım usulünü sezmeye çalışınız.
7. Kendi düşünme hızı avantajınızı değerlendiriniz.
8. Hatibin konuşmalarını not ediniz. Bir konuşmacıyı dinlerken not alanların, almayanlardan daha iyi dinledikleri, anlamada daha başarılı oldukları tespit edilmiştir. O halde dersler gibi konferanslar ve diğer hitabelerde not alma alışkanlığını kazanmalıyız.
9. İstisnai bazı durumlar dışında yanınızdakilerle konuşmaya kalkışmayınız. Bu tür hareket yanınızdakileri rahatsız ettiği kadar hatibi de üzer. Önemli bir nezaketsizlik sayılır.
VI. Not Tutma Tekniği
Gerek tahsil, gerek meslek, gerekse günlük hayatımızda önemli olan faaliyetlerden biri de hatırlamak istediğimiz şeylerin yazıyla tespitidir. Bunu üç kademede inceleyebiliriz:
A. Not Alma
Daha çok günlük hayatımız ve çalışma sahamızda not alma işlemini kullanırız. Mesela o gün yapacağımız mühim işleri unutmamak için bir kâğıda not ederiz; bize verilen bir görevi, yeni tanıştığımız birinin adını, adresini, telefon numarasını belirli bir yere kaydederiz.
Çalışma sahamızdaki not alma ise bir konuyu, bir düşünceyi, bir duyguyu, bir müşahedeyi ana hatlarıyla kısaca yazmaktır. Yapacağımız bir iş hakkında tasarladığımız şeyler ve zaman zaman aklımıza gelen fikirler hemen not edilirse, daha sonraki çalışmalarımız için hazır malzeme olur. Bunu ihmal etmemeliyiz; zira bunlar bir müddet sonra unutulabilir ve en gerektiği anlarda hatırlanamayabilir. Özellikle yazarlar, eserlerini bu tarz çalışmalarla biriktirdikleri malzemeye dayandırırlar.
B. Not Tutma
Bir konferans, radyo konuşmacısı önemli bir kimsenin sohbeti, hocanın anlattığı ders gibi nispeten uzun konuşmaların ana hatlarıyla tespitidir. Bu tür not tutma, bilhassa talebeliğin en can alıcı işidir. Sonradan kaynağı bulunamayacak derslerde önemi bir kat daha büyür. İyi not tutabilen öğrenciler daha başarılı olur; hatta böyle öğrencilerin notlarından diğer arkadaşları da büyük faydalar sağlarlar.
Derste iyi not tutmak için şunları yapmak tavsiye edilebilir:
1. Eğer mümkünse konuyu daha önceden çalışın veya gözden geçirin.
2. Konuşmacının anlattıklarını kolay işitebilmek için yakınına oturun.
3. Hocanın sözlerini aynen kaydetmeyin; kısaltarak, ana hatlarıyla ve kendi ifadenizle yazın.
4. Mümkün olan yerlerde ve sonradan ne olduğunu unutmamak şartıyla bazı kısaltmalar kullanın.
5. Notlarınızı biçimsiz kâğıtlara ve sıkışık olarak yazmayın.
6. Bir noktayı yazmayı kaçırırsanız, onun için boş yer bırakın ve konuyu takibe devam edin.
7. Notlarınızda esas noktalarla tâlî noktaları ayıracak bir tertip sistemi takip edin.
8. Notlarınızı mümkün olan en kısa zamanda hemen gözden geçirerek, konu hatırdayken kontrol ve düzeltmeleri yapın. Esas noktaların altını kalemle çizin.
9. Not tutmak için zımbalı, sayfa ilave edilebilen defter kullanmayı tercih edin.
10. Notlarınızı ikinci bir defa temize çekmeye kalkışmayın; dikkatli not tutmaya kendinizi alıştırın.
C. Not Çıkarma
Bu, birtakım yazılı metinlerden bizi ilgilendiren kısımların bir deftere veya fişlere kaydedilmesi demektir. Fiş usulüyle çalışma, bazı pratik faydalara sahip olup malzemenin kolay tasnifini de sağladığı için şâyân-ı tavsiyedir. Fişlemeyi yaparken, işimize yarayacak bilgilerin her birini ayrı bir fişe yazmalıyız.
İlmî etüt ve araştırmalardaki notlar:
1. İktibaslar,
2. Hülasalar,
3. Şahsi notlar olmak üzere üç çeşittir. Her fişin üzerine cinsi ve alındığı kaynak belirtilmelidir. İlim adamları eserlerinin malzemesini çok kere çeşitli kaynakları tarayıp gerekli mâlumatı fişlemek suretiyle meydana getirirler.
VII. Okuma Sanatı
Okuma, mesleğimizde ilerlemek, kültürümüzü genişletmek, güzel ve doğru düşünmek, konuşmak ve yazmak için mutlaka şart olan bir çalışmadır. Açık hava gezintileri, oyunlar, jimnastik bedenimizi nasıl geliştirirse, güzel bir eseri okumak da öylece zihnimizi geliştirir, duygularımızı yüceltir. Kısacık ömrümüzde sadece şahsi gözlem ve tecrübeyle ne kadar bilgi edinebiliriz? Halbuki okuma yoluyla yüzyılların duygu, fikir ve tecrübelerini birkaç saat içine sığdırabilir, o kitaptaki görüşlerle fikrimizi zenginleştirebiliriz. Öğretmenin ders anlatması, projeksiyonlar, filmler, konferanslar vb. biraz sonra geçen, gittikçe sönen tesirlere sahiptir; kitap ise daima yanımızda kalır, her zaman müracaat edebileceğimiz, el altında bulunan bir kaynak olur. Bugün, bir meslekte ilerlemek ve mütehassıs olmak için o meslekle ilgili yazıların, yayınların tümünü takibe çalışmak gerekir. Bir problemin cevabını, sorulduğu anda cevaplandırabilmekten ziyade, o cevabın hangi kitaplarda ve yayınlarda bulunacağının bilinmesi isteniyor.
Bütün bu sayılanlar bize, okumanın, çok okumanın ne kadar gerekli olduğunu göstermektedir. O halde aydın bir kimsenin, iyi bir okuma alışkanlığı ve sevgisine sahip olması gerekir.
Okuma tutkuların en asilidir. Büyük yazarlar, ömürlerinin yarısını okumakla geçirmişlerdir. Montesquieux, “Çeyrek saatlik bir okumanın gideremediği kederim olmamıştır.” der. Alphonse Daudet, yaşlı bir dostuna: “Güzel kitaplar okuyun.” diye tavsiyede bulunmuştu. Her gün 20-30 sayfa okumakla, kültürümüz kısa zamanda genişler; ayrıca dilin zenginliği, sözü söyleyişteki güzellik, özellikle edebiyat üstatlarının şaheserlerini okumakla sağlanır. Çağının en parlak hatibi sayılan ve dile hakimiyetiyle tanınan Johunberight, ancak çok kitap okumak sayesinde o seviyeye yükselmişti.
Bazen iyi bir kitap okunurken de (genellikle konunun derinliğinden dolayı) isteksizlik duyulabilir. Bu takdirde kendimizi biraz zorlamalıyız; sevmediğimizi bile anlamaya kendimizi alıştırmalıyız ki anlamamış olduklarımızı sevebilelim. Alman şairi Goethe, ömrünün son yıllarında (1830’da): “Okumayı öğrenmek sanatların en gücüdür... Hayatımın seksen yılını bu işe verdim. Yine de kendimden memnun olduğumu söyleyemem.” demiştir.
Önemli olan bir soru da şudur: “Çok yazar ve çeşitli kitap mı okumalı, yoksa az mı?” Bir sürü yazar ve her neviden eser okumak kararsızlığa ve maymun iştahlılığa alamettir; mesleğimizde ilerlemek ve kültürümüzü geliştirmek için konularda da bir seçme yapmak ve seçtiğimiz konuda derinleşmeyi planlamak daha doğrudur.
A. Okuma Hızı
Okunacak şeyler çok fazla olduğuna göre önce okuma hızı üzerinde çalışmak ve düşünmek gerekir. Hızlarına göre okuma çeşitleri şunlardır:
1. Göz Gezdirme
Bu, en hızlı okuma çeşidi olup bir kitabın içinde aranılan konunun mevcut olup olmadığını anlamak veya yazının planını ve ana hatlarını bulup çıkarmak yahut da kitabın kıymet ve faydalılık derecesini tespit etmek için kullanılmalıdır.
2. Çabuk Okuma
Metinde atlama yaparak süratle okumak olup şu hallerde kullanılır: Teferruat mühim değilse, zaten bildiğimiz bir konuda hafızayı tazelemek veya kaçırılan noktaları bulup çıkarmak isteniyorsa, aranan bir meselenin cevabı bulunmak isteniyorsa. Hikâye, gazete haberleri veya hafif eserler bu hızla okunur.
3. Normal Okuyuş
Metni atlamadan okumak olup bir mevzuyu tam olarak anlamak, araştırdığımız bir konuda bilgi toplamak ve özet çıkarmak için kullanılır. Bir öğrenci, ders kitabını normal olarak dakikada 200-400 kelime okuyarak çalışabilmelidir.
4. Ağır Okuma
Kelime ve ibareler üzerinde durup düşünerek okuma olup zor ve anlaşılmaz bir konuyu okumak, yazılan bir yazıyı değerlendirmek ve tenkit etmek, konuya ait yeni bir fikir, bir çözüm metodu bulmak gerektiğinde kullanılmalıdır. Matematik ve felsefe eserleri, mesleki araştırma ve etütler bu hızla okunmalıdır.
Okuma hızını artırmak mümkündür ve şarttır. Birçok kimsenin, doğruluklarından hiçbir şey kaybetmeden bir konudaki okuma hızlarını iki misline çıkarabildikleri deneylerle ispatlanmıştır. Bunun için şunlara dikkat etmek gerekir:
1. Hançere ve dudak hareketleri bırakılmalıdır; çünkü bu yolla sadece “sesli okuma hızı” seviyesinde kalınır; halbuki sessiz okuma hızı, seslinin, iki üç katıdır.
2. Kelimeler için değil de fikirler için okunmalıdır. Yani tek tek kelimeleri okumak yerine, bir çırpıda, bir fikri kavramaya yetecek kadar kelime grubunu okumaya çalışmalıdır.
3. Her paragraftaki ana fikri sezmeye çalışmalıdır.
4. Dikkati sadece okunanı anlamaya teksif etmeli, ikinci bir iş ile hatta okuma hızı ile dahi ilgilenilmemelidir.
5. Dönüp tekrar okumaları kaldırmalıdır. Çünkü sonra gelen cümle, karanlık kalan yeri açıklayacak yapıda olabilir.
6. Daha çabuk okumaya, kendi kendiyle yarışmaya çalışmalıdır.
B. Okumada Geçerli Faydalı Kurallar
Bir kitap okunurken, ondan daha iyi istifade etmek için uyulması gereken bazı tavsiye ve prensipler vardır. Onları şöyle sıralayabiliriz:
1. Kitabı gevşek ve yorgun kafa ile okumamalıdır. Okuma için en uygun zamanı seçmek, üzerinde düşünmeye değer. Bu zaman, bazı kimseler için sabah, bazıları için ise gece vakti olabilir ama kuvvetli bir yemeğin arkası hiç de müsait değildir.
2. Okunan konu üzerine zihin teksif edilmelidir. Yarım saat kadar sonra bir miktar dinlenmek uygun olur.
3. Özellikle mühim eserler okunurken, elde mutlaka bir kalem bulundurulmalı, önemli cümle veya ibarelerin altı çizilmelidir. Bunun, müteakip okuyuş ve aramalarda büyük faydası olacağı gibi önemli fikirlerin ve yazı iskeletinin kaçırılmamasında da yardımı görülecektir.
4. Sayfa kenarlarına küçük notlar almalı ve yazmalıdır; kitabın o kısmı hakkındaki fikirlerimiz, itirazlarımız, görüş ve değerlendirmelerimiz böylece kaydedilirse, bunlar, kitaptan ileriki faydalanmalarda rehber olur.
5. Eserin baş veya sonunda boş bir sayfaya kendi şahsi fihristimizi eklersek; bizim için önemli olan yerler, özel olarak ilgi duyulan kısımlar, daha sonra aradığımızda kolayca bulunur.
6. Belli bir yere, o kitabın özetini ve bizim onun hakkındaki değerlendirmemizi yazmamız, unutup aynı eseri tekrar tekrar ele almayı önler.
7. Kitaptaki ilginç söz ve bilgiler fişlenebilir. Böylece zamanla küçük bir özel arşiv oluşturabiliriz. Bu, özellikle ilmî çalışmaya yönelecekler için tavsiye edilir. Kaydedilen söz, şiir vesaire ezber için de kullanılabilir.
8. Kitap içinde karşılaşılan her yeni kelimenin anlamı öğrenilmeli, gerekirse lügate bakılmalıdır. Böylece kelime hazinesi gelişmiş, genişlemiş olur. Ayrıca kelimenin telaffuz, imlâ ve cümle içinde kullanılış şekline de dikkat edilmelidir.
9. Cetvel, grafik, resim ve haritalar atlanmamalıdır; çünkü bunlar hatırda daha iyi kalır ve çoklukla özet mahiyetindedir.
10. Okunan eser hakkında, nihai bir hükme varılmalıdır; yani “Yazar bîtaraf mıdır, konuya hâkim midir, kaynakları güvenilir mi, eser değerli midir?” gibi soruların cevapları düşünülmelidir.
11. Konuşma kabiliyetimizi geliştirmek için edebî eserleri yüksek sesle, telaffuz, vurgu ve mânaya önem vererek tane tane okumak tavsiye edilir ki buna diksiyon denilir ve hitabet, tiyatro ve radyo konuşmaları için çok önemlidir.
12. Kitaptan öğrenilen hususlar,
13. Geçmişteki bilgilerle irtibatlandırılarak,
14. Kendi kendimize örnekler bulup üretilerek,
15. O bilgileri arkadaşlar ile tartışarak,
16. Tekrarlayıp yankılaştırarak… zihne daha iyi yerleştirilmelidir. Ayrıca bunların mümkün olanlarını, pratikte tatbik etmek ve uygulamak lazımdır.
C. Dil ve Edebiyat Hakkında Bazı Öğütler
1. Her gün, iyi bir eserden, yüksek sesle beş on sayfa oku. Bu sayede konuşma ve söz söyleme istidadın gelişir.
2. Rastladığın edebî, fikrî, felsefî bazı güzel parçaları ezberle. Bu sayede hem kelime ve ifade hazinen zenginler, hem de hafızan kuvvetlenir.
4. Sözlerin ve yazıların kısa, açık ve mânalı olsun. Çok konuşma; yerinde ve özlü konuş. Kıymet ve tesir çok sözde değil, yerinde ve özlü sözdedir.
5. Dilini tut ve bil ki dil yarası bıçak yarasından daha vahimdir.
6. En yakın arkadaşına bile şakaların hoş, sözlerin tatlı ve tavırların zarif olsun. İnsanın kabası ısırgan köpek gibidir, herkes tarafından taşlanır.
7. İşinde ve sözünde doğruluktan ayrılma. Hak doğruların yardımcısıdır.
8. Boşuna iddia ve inat etme; hakikati ara ve sev. Hakikat doğruların yardımcısıdır.
9. Bir mevzu hakkındaki bir eser veya bir yazı yazmaya karar verdiğin zaman, önce bu mevzu üzerinde evvelce yazılmış eserleri araştır ve oku ki yazılmış ve söylenmiş şeyleri tekrar edip ömrünü israf etmeyesin.
10. Daima çalış, çok oku, öğren; çünkü bilgili olan güçlü olur.
* Dilimiz ve Kültürümüz, İstanbul: Server İletişim, 2017, s. 19-36.