“Söz ola kese savaşı
Söz ola bitüre başı (baş: yara, bitürmek: iyi etmek)
Söz ola ağulu aşı
Bal ile yağ ede bir söz.”2
Yerine göre susmasını bilmek, güzel konuşmayı bilmek kadar önemlidir. Elbette büyüğe, hocaya, kocaya çatır çatır karşılık verilmez. Unutulmamalı ki sükût bazen en beliğ ve fasih ifade yerine geçebilir. İşe yaramaz, karın doyurmaz, boş, malayani sözleri söylemekten daha evladır: Sükût ve tefekkürün büyük bir ibadet olduğunu hiç unutmayınız.
Girdiğiniz iki ayrı yerde, karşılaştığınız şu iki ayrı ifadeyi dikkatle mukayese ediniz:
“Burada sigara içmek yasaktır.”
“Sigara içmediğiniz için teşekkür ederiz.”
Birincisi sanki kışlada nöbet tutan bir jandarma erinin sert sözü gibi; ikincisi çok daha sevimli ve kibar.
Konuşmada üslup, seçilen konu ve kelimeler çok önemli. İki cihan serveri, sevgili Peygamberimiz de -ona salât u selâm olsun- bir hadîs-i şerifinde buyurmuşlar ki:
“Bakarsın bir kul konuşmasında Allah’ın rızasına uygun bir söz söyler; bu sebeple Allahu Teâlâ onu nice yüksek derecelere yükseltir; ya da Allah’ın gazabını çekecek bir kelam sarf eder de o yüzden cehennem uçurumlarına yuvarlanır gider.”1
Söz ustası, gönül eri, arif şair, gözü yaşlı, dili tatlı, mübarek Yunus Emre de sözün önemine dikkat çekiyor, konuşmasını bilenin, işini bir sözün ‘sağ’ ettiğini, ileri geri konuşanın da bir sözünün ‘canına dağ’ vurduğunu söylüyor;
“Söz ola kese savaşı
Söz ola bitüre başı (baş: yara, bitürmek: iyi etmek)
Söz ola ağulu aşı
Bal ile yağ ede bir söz.”2
diye tatlı tatlı devam ediyor.
Ailede geçim ve mutluluk için güzel sözün çok önemi vardır. Bir iltifatlı cümle, nice nice ihtilaflı konuyu tatlıya bağlar; gerginliği giderir, kavgayı önler. Aksine sivri sivri, dik dik söylenmiş birkaç doğru söz bile karşısındakine batar, kalp kırar, hatta yuva yıkar.
Hadîs-i şeriflere göre kelime-i tayyibe (hoş, güzel söz) sadaka yerine geçer, sahibine sevap da kazandırır. Mü’min tatlı dilli, güleç yüzlü, geçimli, olumlu kimsedir; kendisi başkalarına sokulmayan, başkalarını da yanına yanaştırmayan, ülfeti sohbeti bilmeyen kulda hiç bir hayır yoktur.
Onun için eşinize, çocuğunuza, yakınlarınıza, komşularınıza karşı konuşmalarınızda dikkatli olunuz; kelimeleri iyi seçiniz, üslubunuzu iyi ayarlayınız; kötü, kaba, kırıcı konuşmayınız; doğru konuşunuz ama her doğruyu hemen söylemek doğru olmayabilir; yerini, zamanını iyi ayarlamak, demiri tavında dövmek gerekir. “Nasılsın kör kadı?” diyecek kadar da patavatsız olmamalısınız.
Yerine göre susmasını bilmek, güzel konuşmayı bilmek kadar önemlidir. Elbette büyüğe, hocaya, kocaya çatır çatır karşılık verilmez. Unutulmamalı ki sükût bazen en beliğ ve fasih ifade yerine geçebilir. İşe yaramaz, karın doyurmaz, boş, malayani sözleri söylemekten daha evladır: Sükût ve tefekkürün büyük bir ibadet olduğunu hiç unutmayınız.
Hele dilinizi zikrullahla çok meşgul ederseniz çok yüksek mânevî dereceler kazanır, iki cihan saadetine kolaylıkla erersiniz. İnşaallah.
Allah muînimiz, tevfîk refîkiniz olsun sevgili okuyucularım.
* Başmakaleler 2: Kadın ve Aile Dergisi Başmakaleleri, İstanbul: Server İletişim, 2016, s. 134-135.
1. Ebû Hüreyre’den (ra.) nakledilen hadis için bk. Buhârî, “Rikâk”, 23; Müslim, “Zühd”, 49.
2. Yûnus Emre Dîvânı, II, 157.