Yaşamak için, sağlık ve esenlik için, huzur ve mutluluk için, dünya ve ahirette ağız tadımız için, göz göz peteklerimizi yeniden yapıp içlerini binbir çiçekten topladığımız leziz ve şifalı bal damlalarımızla yeniden dolduracağız.
Öz kültürümüzde âlimin, talebenin, mektebin, hocanın, öğretme ve öğrenme fiilinin müstesna bir değeri ve itibarı vardı.
Hoca, babadan daha üstün tutulur; dövse, vurduğu yerde gül biter; âlime hükümdarlar bile hürmet gösterir, boyun eğerdi; çünkü en yüksek rütbe ilim rütbesiydi. İnancımız şöyle idi:
Talebe cennet yolundadır; ilme çalışmak ibadettir; ders vermek ve almak cihat seviyesinde sevaptır; ilmî tefekkür ve taallüm gündüz oruca, gece namaza bedeldir; öğretilen bilgi öğretenin sadakasıdır; ilmin ehline öğretilmesi Hakk’a kurbiyet, ehlinden esirgenmesi o istekliye zulüm sayılmıştır. İlim öğrenmeye çalışmak her Müslüman erkek ve kadın için bir farizadır. İlim için her türlü meşakkate katlanılır, ilim ta Çin’de bile olsa gidilip öğrenilir...
Evvelce ilim bizde mağrur ve mütekebbir, kuru ve soğuk, gaddar ve hunhar, saldırgan ve küstah, ruhsuz ve kalpsiz, gayesiz ve anlamsız... değildi. İlme, edep eşlik ederdi, güzel ahlâk yoldaş olurdu, iman hayat verir, irfan renk katardı; âlimlerimizi takva ziynetlendirirdi.
Bütün ilimler, en yüksek ilim olan mârifetullahın riyasetinde kadrolaşmıştı. Bütün diğer ilimler ondan sonra gelir; hem onu destekler hem de ona tâbi bulunurdu. Kafayla kalp, akılla gönül, ilimle irfan çatışma halinde değildi. Düşünenler, buhranlar içinde çırpınıp bocalamıyor, kendi dengesizliklerini halka yansıtıp onları da şaşkına çevirmiyordu. Toplumlarımıza böyle erdemli, bilge âlimler kılavuzluk ederken mutlu ve başarılı idik; cihanın takdirini ve hayranlığını kazanmıştık; maddemiz ve manamız, ferdimiz ve cemiyetimiz, devletimiz ve siyasî durumumuz izzetli ve şerefli idi. Çünkü Allah (cc) hazretlerinin sevdiği insan tipi, ilim ve irfana, edep ve takvaya beraberce sahip olandır ve Rabbimiz öylelerini aziz kılar, nusreti ile teyit ve takviye buyurur.
Şimdiki halimiz nedir? İlim; dinden, imandan, irfandan, edepten, ahlâktan, takvadan, sorumluluk duygusundan ayrılmış, başıboş kalmış, bozuk düzen çalışmakta, insanlığa saadet değil felaket hazırlamaktadır. Oturup ağlamakta fayda yoktur. Yuvamız zalim ellerce yıkılmışsa yeniden yapacağız; kökü diplere, dalları göklere yayılmış ulu ağacımız hain baltalarca kesilmişse dipten taze ve canlı filizler yeniden yükselecektir.
Yaşamak için, sağlık ve esenlik için, huzur ve mutluluk için, dünya ve ahirette ağız tadımız için, göz göz peteklerimizi yeniden yapıp içlerini binbir çiçekten topladığımız leziz ve şifalı bal damlalarımızla yeniden dolduracağız.
*Başmakaleler 3: İlim ve Sanat ve Panzehir Dergileri Başmakaleleri, İstanbul: Server İletişim, 2008, s. 23, 24.