En Sevaplı ve En Değerli Çalışma İlmî Çalışmadır*

Eğer bir millet, bir devlet yahut bir cemiyet, bir fert, bir kişi para kazanmak istiyorsa yatırım yapmak, kâr elde etmek istiyorsa en kârlı yatırım hangisidir? İlme yapılan yatırımdır. Bunu bilim adamları söylüyor. Araştırma, inceleme yapmışlar; iktisat ilminin gereklerini çok iyi bilen bilim adamları, üniversite hocaları, profesörler, atılımcılar, parası olan sermaye sahipleri; "Acaba ben paramı nereye yatırırsam daha çok kar kazanırım?" diye inceleme yapmışlar. Bunun bilimsel sonucu: En kârlı yatırım bilime yapılan yatırımmış! En kârlısı ama en masraflı yatırım da o! Onun için büyük fabrikalar, çok büyük müesseseler kazançlarının çok büyük kısmını araştırma geliştirme bölümüne harcarlar.

Yazının diğer dillerdeki çevirileri

Prof. Dr. M. Es’ad Coşan (Rh.a)

Allahu Teâlâ hazretlerinin sevgisini ve rızasını kazanmak için onun sevdiği bir kul olmak için yapılacak güzel çalışmaların en değerlisi eğitim çalışmasıdır. Şüphesiz ki hayırların çeşidi çoktur ve Allahu Teâlâ hazretleri herhangi bir kulunun bir hayrını, hasenesini, güzel davranışını severse bir tek güzel davranışı dolayısıyla bile onu cennetine sokabilir. İnsan, kabul olmuş bir hasenesi dolayısıyla bile cennete girebilir.

Büyük hadis alimi İmam Nevevî, Riyâzü's-sâlihîn isimli küçük fakat çok güzel kitabına hayır yollarının çok olduğunu söyleyerek başlıyor. Bir müslümanın hayır yapıp sevap kazanması, Allah'ın rızasını elde etmesi için yapılacak şeyler çoktur. İbadettir, sadakadır, hayrât ü hasenâttır, Kur'an okumaktır, zikir çekmektir, cihat etmektir, hizmet eylemektir.

Ben özet olarak söyleyebilirim ki her şeyin başı öğrenmekten, ilimden, ilmî çalışmalar yapmaktan başlar ve öyle devam eder. Her şey derken hem dinî çalışmaları hem de dünyevî çalışmaları kastediyorum.

Dinî çalışmalardaki başarı da ilimle olur dünyevî çalışmalardaki başarı da ilimle olur, ilimle olmuştur.İnsanlar karanlık çağların cahilliğinden ilimle kurtulduktan sonra bugün içinde yaşadığımız rahat ortamları kurabilmişlerdir. Cihazları, aletleri ilimle geliştirebilmişlerdir. Onun için ilim, insanın hem dünyada hem âhirette rahatını sağlar. Dünyada izzet, itibar, rahat isteyen de ilme sarılmalıdır âhirette mevki makam, derece, nimet, cennet isteyen de ilme sarılmalıdır.

İlme sarılmayan bir insan iyi niyetle başlattığı işleri bile iyi niyetle götüremeyebilir, hatalara düşebilir. İnsanların hatalara düşmelerini engelleyen çalışma ilmî çalışmadır. Onun için hepimizin yanında kalemi defteri olmalı, çantası olmalı, hepimizin elinde okuyacak kitabı olmalı... Hepimizin aklında yapacağı ilmî çalışmalarla ilgili bir tasarısı bulunmalı. Kadın ve erkek, büyük ve küçük, emekli ve çalışan; hepimizin mutlaka ilimle ilgilenmesi gerekiyor. Mutlaka bir şeyler öğrenmesi, öğretmesi gerekiyor. Bu çalışma beşikten başlıyor, mezara kadar devam ediyor.

Beşikten mezara kadar devam etmesi lazım. Hakikaten insan bebek iken dahi bir şeyler öğrenir. Hiç tahmin etmediğiniz bir zamanda bile çocuk bir şey öğrenmektedir. Hatta henüz doğmamışken bile bir şeyler öğrenir! Annesinin yatmasından kalkmasından, yemesinden içmesinden, uyumasından uyanmasından çocuk bir şeyler kapar, bir şeyler öğrenir. Onun için ilim beşikten mezara kadardır!En sevaplı çalışma ilmî çalışmadır. Bir müslümanın elinde çeşitli seçenekler, imkânlar vardır: "Acaba namaz mı kılsam acaba zikir mi yapsam, ilim mi öğrensem, şunu mu yapsam, bunu mu yapsam..." Hayır çeşitleri çok olduğuna göre en hayırlısını seçmek istediği zaman eğer ilmî çalışma yaparsa en büyük sevabı alır.

Hepimiz ailemize ve çoluk çocuğumuza en güzel şeyleri öğretmeye çalışmalıyız.

Hepimiz kendimize ve yakınlarımıza bu sevaplı işi yaptırmak için her türlü fedakârlığı yapmaktan kaçınmamalıyız!

Her türlü fedakârlık nedir?

Başta maddî fedakârlıktır. Mesela buraya geliş, yol masrafı, kalış masrafı, çocuğu mektebe yazdırmak, mektebe devam etmesi, mektebin masrafları, aldığı kitaplar, kâğıtlar, kalemler vs. Bunların hepsi ilim yolundaki masraflardır.

En sevaplı, en kârlı yatırım ilmedir.

Eğer bir millet, bir devlet yahut bir cemiyet, bir fert, bir kişi para kazanmak istiyorsa yatırım yapmak, kâr elde etmek istiyorsa en kârlı yatırım hangisidir? İlme yapılan yatırımdır. Bunu bilim adamları söylüyor. Araştırma, inceleme yapmışlar; iktisat ilminin gereklerini çok iyi bilen bilim adamları, üniversite hocaları, profesörler, atılımcılar, parası olan sermaye sahipleri; "Acaba ben paramı nereye yatırırsam daha çok kar kazanırım?" diye inceleme yapmışlar. Bunun bilimsel sonucu: En kârlı yatırım bilime yapılan yatırımmış! En kârlısı ama en masraflı yatırım da o! Onun için büyük fabrikalar, çok büyük müesseseler kazançlarının çok büyük kısmını araştırma geliştirme bölümüne harcarlar.

Mesela diyelim ki yüzde yirmisini kendi yeme içmesine, gezmesine, keyfine harcar, yüzde seksenini araştırmaya geliştirmeye harcar. Bir fabrika, bir otomobil fabrikası, bir elektrik fabrikası… Bu bir boşa harcama değildir. Kuma su sıkmak değildir. Emeklerin havaya gitmesi değildir. İlmî çalışma yapıldıktan sonra harcanan para kat kat geri gelmektedir. Dünyevî bakımdan da böyledir, âhiret bakımından da böyledir.

Bir insan esir doğmuş olabilir, fakir bir aileden dünyaya gelmiş olabilir; yiyecek lokması, yatacak odası, giyecek hırkası bulunmayabilir. Ama ilim sonunda yükselir. İlmin sonunda padişahların elini öptüğü bir makama, bir dereceye ulaşır. İlim; fakiri zengin eder, zayıfı güçlü eder. İnsanı her bakımdan kuvvetlendirir. Bunlar edebiyat değildir. Bir edebiyatçının yaldızlı sözleri değildir. Bunlar mühendislerin, istatistik yapan, rakamlarla uğraşan, her şeyi katı katı acı acı katı gerçeklerine bakarak; eğriyse eğri, doğruysa doğru dümdüz söyleyen insanların vardığı sonuçlardır. Bir edebiyatçının, bir din adamının hayali değildir."

Onun için hepimizin mutlaka ilimle ilişkili olması gerekiyor. Yaptığımız ibadetlerin püf noktaları ve incelikleri vardır. Onları bilmeyen insan o hataları yaparak ibadet ederse ibadeti kabul olmaz. Allah kabul etmez.

Mesela bir adam sadaka veriyor, zekât veriyor. Cebinden para çıkıyor fakirin avucuna da geçiyor. Alma verme işlemi tamam.

Adam zekâtını verdi, kabul olmaz!

Neden?

Zekâtı verişin incelikleri, usulleri vardı. Onlara riayet etmedi. Karşı tarafın kalbini kırdı, eza cefa etti, minnet etti, başa kaktı. Sevabı kaçtı. Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki;

لَا تُبْطِلُوا صَدَقَاتِكُمْ بِالْمَنِّ وَالْاَذٰىۙ

Lâ tübtilû sadakâtiküm bi'l-menni ve'l-ezâ.

"Başa kakarak, verdiğiniz insanı üzerek ezalandırarak zekâtlarınızı, sadakalarınızı iptal etmeyin, boşa çıkartmayınız!" 1

Sevabını kaçırmayın, diyor. Zekâtın sevabı kaçabilir. Namazın sevabı silinebilir. Her şeyin sevabı gidebilir. O hâlde neler insanı sevaptan mahrum eder, kazancını sıfıra düşürür, puanlarını sildirir; bunları bilmek lazım. İşte yine bilgi karşımıza geliyor.

Demek ki ibadette bile insanın ibadetin afetlerini bilmesi lazım.

Allah hepinizi sevdiği kullardan eylesin. Sevgili kullarından eylesin, evliyâsından eylesin. Hepinize sıhhat, âfiyet, zenginlik, huzur, hoşluk, huzur, esenlik versin. Hepinizin çoluk çocuğuyla, çevrenizle, eşiniz dostunuz akrabanızla hem dünyada hem âhirette mutlu olmanızı diliyorum. Hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.


*Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan’ın (rh.a) 22.12.1997 tarihli, Avustralya, Brisbane Şehrinde yaptığı konuşmasından derlenmiştir.

1 2/Bakara, 264.

Makale “” Prof. Dr. M. Es'ad Coşan (Rh.a.)