Müslüman, adalete o kadar riayet edecek ki kendisinin aleyhine bile olsa hakkı söyleyecek. Anne babasının ve akrabasının aleyhinde bile olsa haktan yana davranacak. Tarafgirlik, kayırma, bencillik yapmayacak, taassup göstermeyecek, kavmiyetçilik, kabilecilik, yandaşlık yapmayacak; adaletçi olacak, tam adaletçi olacak! Teraziyle elinde olacak, tam dürüst olacak!
Peygamber Efendimiz’in her zaman hatırlattığım bir hadîs-i şerîfi var. Şöyle buyuruyor:
زُلْ مَعَ الْحَقِّ حَيْثُ زَالَ12
Zül, zâle-yezûlü; “gitmek, zâil olmak” mânasına.
Zül mea’l-hakkı haysü zâle. “Hak nereye giderse hak ile beraber git, hakkın yanında beraber git!”
Hak neredeyse sen haktan yana ol! Senin tanıdıklarının yanındaysa; tamam sen haktan yanasın. Tanıdıkların da onun yanında olduğu için berabersin. Ama hak, düşmanının tarafındaysa o zaman yine hakkın yanında olacaksın! “O benim düşmanım.” diye, haktan ayrılmayacaksın. “Bunlar benim dostum.” diye bâtılın yanında kalmayacaksın.
Allah haktan yana olmayı emrediyor. Peygamber Efendimiz de böyle emrediyor. Haktan yana olacağız.
وَلَوۡ عَلَىٰٓ أَنفُسِكُمۡ أَوِ ٱلۡوَٲلِدَيۡنِ وَٱلۡأَقۡرَبِينَۚ2
Müslüman, adalete o kadar riayet edecek ki kendisinin aleyhine bile olsa hakkı söyleyecek. Anne babasının ve akrabasının aleyhinde bile olsa haktan yana davranacak.
Tarafgirlik, kayırma, bencillik yapmayacak, taassup göstermeyecek, kavmiyetçilik, kabilecilik, yandaşlık yapmayacak; adaletçi olacak, tam adaletçi olacak! Teraziyle elinde olacak, tam dürüst olacak!
Herkesin haktan yana olması lazım. Dünyevî küçük hesapların sonu yoktur, faydası, devamı yoktur. Az bir menfaat elde edilse, bir müddet yaşansa bile sonunda haramlar haram yiyenin burnundan fitil fitil gelir. Dünyada da fayda görmez, âhirette de cehenneme atılır. Ateşle karnı dolar, korkunç azaplara mâruz kalır.
* Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan’ın (rh.a) Server Yayınları tarafından yayınlanan Bakara Suresi Tefsiri-4 isimli eserinin 184-186 sahifelerinden derlenmiştir.
1. Bk. Buhârî, et-Târîhu’l-kebîr, VIII, 29, r. 2045; Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, XX, 322, r. 763; Ebû Ya’lâ, III, 137, r. 1568; İbn Hibbân, XIII, 196, r. 5882; Hâkim, IV, 176, r. 7276.
2. 3/Nisâ, 135.